Beynimiz bizi nasıl kandırıyor? “Onaylama yanlılığı”

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Türkçapar,

Trafikte kaza yapmış insanları düşünün. Kazaya karışan hemen her şoför kendisinin haklı olduğunu savunur, siyasi bir tartışmada hemen herkes hiç görüşünü değiştirmeden kendi görüşlerinin doğruluğunu savunmaya devam eder, maçlarda hakemin aleyhine verdiği karara itiraz etmeyen bir taraftar veya oyuncu hemen hemen yoktur.

Neden insanların geneli böyledir acaba? Nasıl oluyor da insanlar genellikle hep kendilerinin doğru olduğunu, karşı tarafın yanlış olduğunu düşünürler? Bilişsel psikolojide çok bilinen bir durum olan “onaylama yanlılığı” adı verilen bilişsel bir eğilim yüzünden. Onaylama yanlılığı; kendi varsayımlarımızı, yargılarımızı destekleyen kanıtları daha çok arama ve görme, tam aksi yargılarımızla çelişen kanıtları ise yok sayma, görmeme, çarpıtma, inkar etmektir. Bu kavramın bir diğer adı da inançta ısrarcılıktır, yani bir kez bir şeye inandıktan sonra kanıtlar çelişse bile ilk inancımızı sürdürmeye devam etmek.

PEKİ NEDEN OLUR?

Çünkü zihnimiz, belirsizlik ve çelişki istemez. Bir kez bir şeye inandıktan sonra bu inancı sürdürmeye eğilimliyizdir. İnandığımız şeylerin doğru olduğunu göstermek, onları çürütmeye çalışmaktan çok daha kolay ve çekicidir.

İnsan zihni, olgulardan yargılar çıkarıp daha sonra bu yargıları hızlı bir şekilde karar verip uygulamaya programlıdır. Bu bize hız kazandırır, günlük hayatı çok daha kolaylaştırır. Her olguyu sıfırdan hiçbir şey bilmiyor gibi, her seferinde yeniden değerlendirmek hem yorucu ve enerji harcatan hem de zaman alan bir zihinsel işlem olarak insanın etkinliğini azaltır. İnsan beyni en az enerjiyle en etkili ve hızlı şekilde karar vermek üzere çalışmaya programlıdır. İşte tam da bu sebeple bir durumla karşılaştığımızda bu önyargılarımızı destekleyen kanıtları fark etme ve öne çıkarma eğilimindeyizdir. Doğrulama yanlılığının oluşumuna yol açan bir diğer etken insanların, kendilerini haklı çıkararak güvenli hissetme motivasyonudur.

BİLİMSEL KANITLARI VAR MI?

Yapılan pek çok bilimsel çalışmada, katılımcıların kendi inançlarını destekleyen bilgileri arama ve hatırlama olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Tabii ki bu durum bir yandan da bu yanlılıklarımızı ve ön kabullerimizi pekiştirir; alternatif açılardan bakmamızı engeller.

YA ZARARLARI?

Doğrulama yanlılığı, yalnızca bireysel ilişkilerimizde değil, hayatın hemen her alanında kendini gösteren bir önyargıdır. Doğrulama yanlılığı; yanlış inançların devam etmesine neden olabilir, siyasi kutuplaşmayı artırabilir ve hatta bilimsel hatalara yol açabilir.

Örneğin hastalar, tıbbi bir tedavi yönteminin etkisizliğini gösteren araştırmaları yok sayabilir ve alternatif yöntemlere yönelebilir ya da siyasal görüşlere sahip bireyler, kendi düşüncelerine uymayan bir haberi kolayca reddederken, destekleyen bir haberle anında hemfikir olabilir. Aynı durum, ekonomik yatırımlardan bilimsel araştırmalara kadar uzanır. Bilim insanları, hipotezlerini desteklemeyen çalışmaları yayınlamama eğiliminde olabilir, hipotezlerini kanıtlamak için tekrar tekrar aynı konuyu çalışarak enerjilerini boşa harcayabilir ve bazen bulguları çarpıtarak yorumlayabilirler.

Doğrulama yanlılığı; bilgiyi seçerken, yorumlarken, ararken ve hatırlarken etkisini hissettirir. İlişkilerde ise özellikle yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Örneğin, bir kişi hakkında olumsuz bir yargıya sahip olduğumuzda, farkında olmadan onun kusurlarına odaklanabilir ve olumlu yönlerini göz ardı edebiliriz. Bu durum, yanlış anlamaların ve iletişim sorunlarının artmasına neden olabilir, hatta ilişkilerin zedelenmesine yol açabilir.

Related Posts

Dijital kalabalıkta hepimiz yalnızız!

Dijital iletişim araçları herkesi birbirine bağlı gibi gösterse de, gerçek ilişkiler giderek yüzeyselleşiyor. Sosyal medyanın bağ kurma vaadinin yerini “beğenilme yarışına” bıraktığını belirten Uzman Psikolog Gizem Ünveren, insanların kalabalıkta kendini yalnız hissettiğini söyledi. Sürekli ekrana odaklanmanın yüzyüze iletişimi zayıflattığını ifade eden Ünveren, yalnızlığın modern hayatın kaçınılmaz sonucu olduğuna dikkat çekti. Ünveren’e göre bu durum bilinçli ekran kullanımı, sosyal etkinlikler ve empatiyle aşılabilir.

Doktor Anıl Canbaş neden öldü?

Doktor Anıl Canbaş hayatını kaybederken, tıp camiasını da yasa boğuldu. Dr. Anıl Canbaş’ın ölüm nedeni otopsi ile ortaya çıktı. 

Hijyenik olmayan yüzme havuzu suları konusunda uzmanlar enfeksiyona karşı uyarıyor: Kulak tıkacı kullanın

Uzmanlar, yaz aylarında hijyenik olmayan havuzların ‘yüzücü kulağı’ riskini artırdığına dikkat çekiyor.

Uzmanı uyardı: Anne adayları, yaz tatili planlarken bunlara dikkat!

Uzmanı uyardı: Anne adayları, yaz tatili planlarken bunlara dikkat!

Kene temasları artıyor: Hangi bölgeler riskli?

Kene temaslarına karşı vatandaşları uyaran Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hüsrev Diktaş, “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, kene ısırıklarıyla bulaşan ve ölümcül sonuçlara yol açabilen ciddi bir hastalık. Doğadan eve döndükten sonra mutlaka vücudun kene açısından kontrol edilmesi lazım. Eğer bir kene fark edilirse kesinlikle elle çıkartılmamalı, en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı” dedi.

Her 3 yetişkinden 1’i bu sorunu yaşıyor! Çağın sessiz çığlığı: Uykusuzluk

Son yılların yükselen trendi “iyi yaş alma” veya “sağlıklı yaşlanma” konuları denilince akla sağlıklı beslenme ve egzersiz gelse de kaliteli uyku tam da bu ikilinin ortasında yer alıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın, yeterli ve kaliteli uyku hakkında “Sağlıklı yaşam için vazgeçilmez unsurların başında gelir” yorumunu yapıyor.